Yeme Bozuklukları (Anoreksiya, Bulimia, Tıkınırcasına Yeme)
Yeme Bozuklukları Nedir?
Yeme bozuklukları, yemek yeme davranışlarında ciddi ve kalıcı düzensizliklerle karakterize olan psikiyatrik durumlardır PSYCHIATRY.ORG. Bu bozukluklar bireyin fiziksel sağlığını olduğu kadar psikolojik ve sosyal işlevselliğini de derinden etkileyebilen ciddi rahatsızlıklardır PSYCHIATRY.ORG. En yaygın görülen yeme bozuklukları arasında Anoreksiya Nervoza, Bulimia Nervoza ve Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu (Binge eating disorder) bulunur. Ayrıca ARFID (Avoidant/Restrictive Food Intake Disorder) gibi daha az bilinen türler ve Pika veya Geviş Getirme (Rumination) Bozukluğu gibi diğer yeme bozukluğu türleri de vardır PSYCHIATRY.ORG. Yeme bozuklukları genellikle ergenlik veya genç yetişkinlik döneminde başlar ve kadınlarda daha sık görülür, ancak her yaşta ve her cinsiyette ortaya çıkabilir PSYCHIATRY.ORG. Toplum genelinde yaygınlığı kadınlarda daha yüksek olmak üzere yaklaşık %5 civarında olduğu tahmin edilmektedir PSYCHIATRY.ORG. Örneğin, yaşam boyu yeme bozukluğu görülme oranı kadınlarda %8,6, erkeklerde %4,1 olarak bildirilmiştir STAGING.NATIONALEATINGDISORDERS.ORG. Bu bozukluklar sıklıkla aşırı yemek, yemeği kısıtlama, kusma veya diğer uygunsuz dengeleme davranışları gibi uç noktalardaki yeme davranışlarıyla kendini gösterir. Yeme bozukluğu olan kişiler yiyecek, kilo veya vücut şekliyle ilgili yoğun bir zihinsel meşguliyet içindedirler PSYCHIATRY.ORG. Örneğin sürekli kalori hesaplama, tartılma, aynada vücutlarını kusurlu algılama veya yiyeceklerle ilgili aşırı korkular (şişmanlama korkusu gibi) yaygındır. Bu rahatsızlıklar genellikle yeme ile ilgili yoğun kaygılar veya takıntılı düşünceler eşliğinde seyreder ve bireyin kendilik değeri büyük ölçüde kilosuna veya vücut şekline bağlı hale gelebilir. Yeme bozukluklarının altında yatan nedenler karmaşıktır. Genetik yatkınlık, kişilik özellikleri (mükemmeliyetçilik, yüksek başarı ihtiyacı gibi), kültürel ve toplumsal basınçlar (ideal zayıflık algısı, medya etkileri) ve travmatik deneyimler (özellikle çocukluk çağı istismarları veya zorbalık) rol oynayabilir. Çoğu yeme bozukluğu, özellikle anoreksiya ve bulimia, geçmişte yaşanan travmalarla ilişkilendirilir; kişi, yeme davranışını kontrol ederek yaşamındaki başka kontrol edemediği stres veya travmalarla baş etmeye çalışabilir. Yeme bozuklukları sıklıkla diğer psikiyatrik sorunlarla birlikte görülür. Depresyon, anksiyete bozuklukları ve obsesif-kompulsif bozukluk yeme bozukluğu olan bireylerde yaygın olarak eşlik eden durumlardır PSYCHIATRY.ORG. Ayrıca madde kullanım bozuklukları da özellikle bulimia nervoza hastalarında genel topluma göre daha sık görülebilir PSYCHIATRY.ORG. Bu bozuklukların ciddiyeti göz ardı edilmemelidir. Anoreksiya Nervoza, tüm psikiyatrik hastalıklar arasında (opioid kullanımı bozukluğu dışında) en yüksek ölüm oranına sahip bozukluk olarak tanımlanmıştır PSYCHIATRY.ORG. Uzun süreli açlık ve aşırı kilo kaybı, kalp ritmi bozuklukları, organ yetmezlikleri ve beyin hasarı gibi hayatı tehdit eden sonuçlar doğurabilir. Hatta ABD verilerine göre her saat başı en az bir kişi yeme bozukluklarının doğrudan bir sonucu olarak hayatını kaybetmektedir STAGING.NATIONALEATINGDISORDERS.ORG. Bulimia Nervoza da ciddi tıbbi komplikasyonlara yol açabilir; tekrarlayan kusma davranışı elektrolit dengesizliklerine, kalp problemlerine ve diş minesinde aşınmaya neden olur. Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu ise obeziteyle ilişkili diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları gibi sağlık sorunları riskini artırır. Özetle, yeme bozuklukları sadece “yemekle ilgili takıntılar” değildir; doğru tedavi edilmediğinde ciddi, hatta ölümcül olabilen tıbbi sonuçları vardır.
Yeme Bozuklukları Belirtileri
Yeme bozukluklarının belirtileri, türüne göre farklılık gösterir, ancak ortak noktaları yemekle, kiloyla ve beden algısıyla ilgili anormal düşünce ve davranışlar olmasıdır. Üç ana yeme bozukluğu tipinin belirti ve davranışlarını ayrı ayrı ele alalım:
Anoreksiya Nervoza:
Belirgin özelliği, kişinin kendini bilinçli olarak aç bırakması ve aşırı kilo kaybıdır. Anoreksiyanın temel belirtileri arasında aşırı zayıf bir beden yapısı (boya ve yaşa göre sağlıksız düşük kilo düzeyi), kilo alma veya şişmanlama konusunda yoğun korku ve beden algısında bozukluk yer alır MAYOCLINIC.ORG. Anoreksiya hastaları, çok zayıf olmalarına rağmen kendilerini kilolu görme yanılgısına kapılabilirler. Yemek yemeyi reddederler veya çok kısıtlı miktarlarda yerler; bazı gıdaları tamamen hayatlarından çıkarabilir, sadece “güvenli” buldukları çok az sayıda yiyeceği tüketebilirler. Örneğin günde sadece birkaç yaprak marul ve bir elma ile beslenmeye çalışmak gibi ekstrem diyetler yapabilirler. Aşırı egzersiz yapma, müshil veya idrar söktürücü kötüye kullanımı, kendi kendini kusturma gibi kilo kontrolü davranışları görülebilir MAYOCLINIC.ORG. Bu kişiler genellikle yiyecek ve kalori hesaplamaya takıntılı hale gelir, sofrada bahanelerle yemek yemekten kaçınabilir veya yediklerini gizlice çıkarabilirler. Fiziksel belirtiler de çarpıcıdır: Ciddi kilo kaybına bağlı halsizlik, baş dönmesi, kadınlarda adet görememe, ciltte kuruma, saç dökülmesi, tırnak kırılmaları, vücut ısısında düşme (sürekli üşüme) sık rastlanır. Anoreksiya nervozanın ileri evrelerinde kalp ritim bozuklukları, düşük kan basıncı, kemik erimesi ve organ yetmezlikleri gibi ağır tablolar ortaya çıkabilir.
Bulimia Nervoza:
Bulimia, tekrar eden tıkınırcasına yeme atakları ve bunları telafi edici davranışların (kusma, laksatif kullanma, aşırı egzersiz gibi) izlemesiyle karakterizedir MAYOCLINIC.ORG MAYOCLINIC.ORG. Bulimia hastaları, kısa süre içinde kontrolsüzce çok miktarda yiyeceği tüketirler (örneğin bir oturuşta aşırı kalori alacak şekilde yemek yerler) ve bu sırada yeme kontrolünü kaybettiklerini hissederler. Bu tıkınma epizodlarının ardından yoğun suçluluk, utanç ve kilo alma korkusu yaşadıkları için yediklerini çıkarma yoluna giderler. En yaygın telafi yöntemi kusmadır; kişi kendini kusturarak mideyi boşaltmaya çalışır. Bazıları ise laksatif (müshil) veya diüretik ilaçlar kötüye kullanabilir, uzun süre hiç yemeyerek oruç tutabilir ya da saatlerce yoğun egzersiz yaparak aldıkları kaloriyi “yakmaya” çalışır MAYOCLINIC.ORG. Bulimia hastalarının bir kısmı anoreksiya kadar aşırı zayıf olmayabilir; hatta birçoğu normal kilolu veya biraz kilolu görünebilir, bu nedenle bozukluk dışarıdan fark edilmeyebilir. Belirtiler arasında dişlerde çürüme veya mine aşınması (sık kusmaya bağlı mide asidi etkisiyle), boğaz ağrısı, tükürük bezlerinde şişme (kulak altı çene hizasında), kronik mide sorunları, elektrolit dengesizlikleri (potasyum düşüklüğü vb.) sayılabilir. Ayrıca yemekle ilgili gizlilik davranışları görülür: Tıkınma atakları genellikle gizli yapılır; büyük miktarda yiyecek kaybolması, çöp kutularında paketli gıdaların ambalajlarının bulunması bulimiayı düşündürebilir. Bulimia hastaları, sık sık tuvalette uzun zaman geçirebilir (kustukları için) veya yakınları onlarda yemekten hemen sonra ortadan kaybolma alışkanlığı fark edebilir.
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu:
Bu bozuklukta kişi yine tekrarlayan tıkınırcasına yeme epizodları yaşar, fakat bulimianın aksine bu epizodlardan sonra düzenli bir telafi (kusma vb.) yapmaz MAYOCLINIC.ORG. Yani kişi kontrolünü kaybederek çok miktarda yemeği kısa sürede yer, çoğu kez fizyolojik olarak tok olduğu halde yemeye devam eder, ancak ardından yediklerini çıkarmaya çalışmaz. Bu durum, genellikle obeziteye ve aşırı kiloya yol açar. Tıkınırcasına yeme bozukluğu belirtileri arasında: Normalden çok daha hızlı yemek yeme, rahatsızlık verecek düzeyde doyana kadar yemek, fiziksel olarak aç olmasa bile yemek yeme, yalnızken aşırı yeme (utanma duygusu nedeniyle) ve sonrasında pişmanlık, depresyon veya suçluluk hissetme sayılabilir MAYOCLINIC.ORG. Bu kişiler yeme ataklarından ötürü büyük utanç duyarlar ve genellikle sorunlarını gizlemeye çalışırlar. Haftada en az bir tıkınma atağının en az 3 ay boyunca devam etmesi tanı koymak için bir ölçüttür. Fiziksel sonuçlar olarak hızlı kilo alımı, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, diyabet riski gibi obeziteyle ilişkili durumlar ortaya çıkabilir. Psikolojik olarak ise kişinin özgüveni ciddi şekilde zedelenir ve depresif duygudurum yaygındır.
Bu üç ana bozukluğun dışında, ARFID gibi bazı kişilerde belirli gıdalara karşı aşırı kısıtlama veya seçicilik (örneğin yalnızca belirli renk/tekstürde yiyecekleri yeme) görülebilir; ancak ARFID’de anoreksiyadaki gibi beden algısı bozukluğu veya şişmanlık korkusu olmaz MAYOCLINIC.ORG. Pika bozukluğu olan kişiler besin değeri olmayan maddeler (toprak, buz, saç vb.) yeme eğilimi gösterirler. Geviş Getirme (Rumination) bozukluğu ise yenilen yemeğin istemsizce ağıza geri gelmesi ve yeniden çiğnenip yutulması veya tükürülmesi ile karakterizedir. Özetle, yeme bozukluklarının belirtileri yeme davranışında uç noktaları içerir: Kimisi kendini aç bırakır, kimisi kontrolsüzce yer ve telafi eder, kimisi ise kontrolsüzce yer ama telafi etmez. Ortak payda, bu davranışların kişinin bedensel ve ruhsal sağlığını tehdit edecek düzeyde olması ve kişi için hayatının merkezi haline gelmesidir. Bu belirtiler fark edildiğinde, özellikle de kişi kilo durumuna bakmaksızın yeme davranışları konusunda takıntılı bir ruh haline girdiyse, bir uzmana başvurulması hayati önemdedir.
Yeme Bozuklukları’nın Tedavi Yöntemleri
Yeme bozukluklarının tedavisi, multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Tedavide amaç yalnızca kişinin kilosunu normale getirmek değil, aynı zamanda yeme davranışına ilişkin düşünce ve duygularını sağlıklı hale getirmek ve olası tıbbi komplikasyonları yönetmektir. Bu nedenle psikolojik, beslenme ile ilgili ve tıbbi boyutların hepsi ele alınmalıdır PSYCHIATRY.ORG. Psikoterapi, yeme bozukluklarının tedavisinde merkezi role sahiptir. En sık başvurulan terapi türü Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)’dir. BDT, özellikle bulimia nervoza ve tıkınırcasına yeme bozukluğu için güçlü bir etki göstermektedir PSYCHIATRY.ORG. Bu terapiyle, kişinin yeme, kilo ve beden algısıyla ilgili çarpık düşüncelerini belirleyip bunları daha sağlıklı düşüncelerle değiştirmesi ve aynı zamanda sağlıksız yeme davranışlarını durdurup yerine düzenli yeme alışkanlıkları koyması hedeflenir. Örneğin bulimia hastalarında BDT, “kontrolden çıkıp yemek yediğimde değersizim” gibi otomatik düşünceleri fark edip bunlarla başa çıkmayı öğretir ve düzenli üç ana öğün planlaması, atak geldiğinde dikkatini dağıtma teknikleri gibi davranışsal stratejiler sunar. Aile temelli terapi, özellikle ergen anoreksiya hastalarında etkilidir. Maudsley Yöntemi olarak bilinen yaklaşımda, aileler tedavinin aktif bir parçası olur; anne baba, terapistin rehberliğinde, çocuklarının sağlıklı bir kiloya dönmesine yardımcı olacak şekilde yemeklerini planlamaya ve yemesini gözetmeye katılır. Bu yöntem, genç hastaların aile desteğiyle daha hızlı toparlanmalarına yardımcı olabilir. Beslenme danışmanlığı ve yeniden besleme süreci, özellikle anoreksiya nervozada kritik önemdedir. Uzman bir diyetisyen, hastayla güven ilişkisi kurarak ona vücudunun ihtiyaç duyduğu besinleri öğretir ve kademeli bir yemek planı oluşturur. Amaç, aşamalı olarak kalori alımını artırıp çok düşük kilolu hastaların güvenli bir şekilde kilo almasını sağlamaktır. Bu süreçte hasta genellikle yemekle ilgili yoğun anksiyete yaşar; diyetisyen ve terapi ekibi, porsiyon artışlarını yavaş yavaş yaparak ve hastayı psikolojik olarak destekleyerek bu anksiyeteyi yönetir. Tıbbi gözetim de bu aşamada şarttır, çünkü yeniden beslenme sendromu gibi tehlikeli durumlar oluşabilir. Hastaneye yatış gerektirebilecek derecede düşük kilolu anoreksiya hastalarında, kalp ritmi, elektrolitler ve organ fonksiyonları yakından izlenir. Gerekirse nazogastrik tüple beslenme gibi müdahaleler uygulanabilir. İlaç tedavisi, yeme bozukluklarında destekleyici bir role sahiptir ancak doğrudan “yeme bozukluğunu iyileştiren” bir hap yoktur. Bunun yerine, eşlik eden psikiyatrik durumların tedavisinde veya bazı belirtilerin hafifletilmesinde kullanılır. Örneğin, bulimia nervozada antidepresanlar (özellikle fluoksetin gibi SSRI’lar) atak sıklığını ve dürtüsel yeme-kusma döngüsünü azaltmada yardımcı olabilir PSYCHIATRY.ORG. Binge eating bozukluğu olan kişilerde de antidepresanlar veya bazı durumlarda lisdeksamfetamin gibi ilaçlar onaylanmıştır; bu ilaçlar aşırı yeme ataklarını azaltabilir PSYCHIATRY.ORG. Anoreksiya nervozada ise belirgin bir ilaç tedavisi yoktur; ancak eşlik eden obsesif düşünceler veya depresyon için antidepresanlar, anksiyete için anksiyolitikler kullanılabilir. Önemli bir nokta, ağır beslenme bozukluğu durumlarında vücudun ilaçları metabolize etme kapasitesi değişebileceğinden, ilaçların dikkatle ve uzman kontrolünde kullanılması gerektiğidir. Destek grupları ve rehabilitasyon: Yeme bozukluğu olan bireyler ve aileleri için destek grupları mevcuttur. Benzer deneyimleri yaşayan insanların bir araya gelerek duygu ve başa çıkma yöntemlerini paylaştığı bu ortamlar, hastalıkla mücadelede güç verir. Ayrıca, gerektiğinde özel yeme bozukluğu kliniklerinde yatarak tedavi programları uygulanır. Özellikle anoreksiya nervozanın ileri evrelerinde veya tekrarlayan bulimia ataklarında, birkaç haftadan birkaç aya uzayabilen hastane/klinik yatışları, yoğun terapiler ve 24 saat beslenme desteği ile hayat kurtarıcı olabilir PSYCHIATRY.ORG PSYCHIATRY.ORG. Bu tür programlar, krizi atlattıktan sonra tekrar günlük yaşama dönmeye hazırlık da içerir. Tedavi sürecinde karşılaşılabilen bir zorluk, hastaların genellikle tedaviye isteksiz olmaları veya hastalıklarını inkâr etmeleridir PSYCHIATRY.ORG. Anoreksiya hastalarının bir kısmı ciddi şekilde zayıf olduklarını kabul etmeyebilir veya bulimia hastaları utanç duyguları nedeniyle durumlarını gizleyebilirler. Bu nedenle tedavi ittifakını kurmak, yani hastanın tedaviyi kabul etmesi ve istemesi, önemli bir adımdır. Bu noktada motivenin artırılması için motive edici görüşme teknikleri kullanılabilir. Terapistler, hastanın hedef ve değerlerini hatırlatarak (örneğin anne olmak istiyorsa adet döngüsünü geri kazanmanın önemi gibi) veya mevcut durumun ona neler kaybettirdiğini fark ettirerek (sosyal hayatından kopma, sağlık problemleri gibi) içsel motivasyonunu yükseltmeye çalışırlar. Yeme bozukluklarında erken müdahale çok önemlidir. Rahatsızlık ne kadar uzun sürerse, fiziksel hasar ve alışkanlıklar o kadar yerleşik hale gelir ve tedavi zorlaşabilir. Dolayısıyla belirtiler fark edilir edilmez yardım almak, başarı şansını artırır. Uygun tedavi ile birçok yeme bozukluğu hastası tam düzelme sağlayabilir veya en azından belirtileri kontrol altına alarak sağlıklı bir yaşama dönebilir PSYCHIATRY.ORG. Örneğin, araştırmalar tedavi gören bulimia hastalarının büyük çoğunluğunda atakların azaldığını veya tamamen durduğunu, anoreksiya hastalarında da vücut ağırlığının güvenli düzeylere çıktığını göstermektedir. Elbette iyileşme süreci her zaman düz bir çizgi halinde ilerlemeyebilir; nüksler (tekrarlamalar) olabilir. Böyle durumlarda suçluluk duymak yerine, yeniden terapi desteği almak ve gerekirse tedavi planını gözden geçirmek gerekir. Sonuç olarak, yeme bozukluklarının tedavisinde psikoterapi, beslenme desteği ve tıbbi bakım birlikte yürütülür. Bu süreçte sabır, süreklilik ve destek çok önemlidir. Hasta, ailesi ve sağlık ekibi uyum içinde çalıştığında, en zorlu yeme bozukluğu vakalarında bile umut vardır: Birçok kişi tekrar düzenli ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarına kavuşarak bedensel sağlıklarını ve duygusal dengelerini geri kazanabilmektedir PSYCHIATRY.ORG.
Psikolog ve Terapi Desteğinin Önemi
Yeme bozukluklarında psikolog ve terapi desteği, iyileşme sürecinin temel taşıdır. Bu rahatsızlıklar sadece fiziksel beslenme sorunları değil, aynı zamanda derin psikolojik çatışmalar barındırır. Dolayısıyla, psikoterapi olmaksızın kalıcı bir iyileşme sağlamak genellikle mümkün olmaz. Psikologlar, yeme bozukluğu olan bireylerin düşünce kalıplarını ve duygusal yüklerini anlamalarına, bunlarla başa çıkmalarına yardımcı olurlar. Örneğin, anoreksiya nervozalı bir danışan, terapide “kendimi ancak zayıf olursam değerli hissediyorum” şeklindeki düşüncesini dile getirebilir ve psikolog bu inancın kökenlerini keşfetmesine, daha sağlıklı bir özdeğer algısı geliştirmesine rehberlik eder. Terapi desteği, yeme bozukluğu olan kişilere güvenli bir alan sunar. Birçok hasta, çevresindekilerin kendisini anlamadığını düşünür veya yeme davranışları nedeniyle yargılanmaktan korkar. Terapistin yargısız, empatik tutumu, hastanın duygularını açıkça ifade edebilmesini sağlar. Özellikle utanç ve suçluluk duygularının yoğun olduğu bulimia ve tıkınırcasına yeme bozukluğu vakalarında, bu duyguların terapide işlenmesi iyileşme için kritiktir. Psikolog, hastanın yaşadığı döngüyü anlamasına yardımcı olur: Örneğin “Aşırı yiyorum, sonra kendimden nefret ediyorum, bu yüzden tekrar yiyorum” şeklindeki kısır döngüyü fark etmek ve bunu kıracak stratejiler geliştirmek terapinin işidir. Aile ve yakın çevre desteği de psikologların yönlendirmesiyle etkin hale gelir. Özellikle ergen hastalarda aile terapisi veya aile danışmanlığı, ebeveynlerin çocuklarına doğru şekilde destek olabilmeleri için hayati önemdedir. Psikologlar aileye, çocuğun davranışlarını nasıl yönetebileceklerini, hangi söz veya tutumların zararlı olabileceğini (örneğin “neden yemiyorsun, yine mi az yedin” şeklinde baskı kurmanın ters etki yapabileceğini) öğretir. Ailenin, çocuğa yemek konusunda aşırı baskıcı olmadan ama tamamen de boşlamadan dengeli bir tutum geliştirmesi gerekir. Bu dengeyi kurmak kolay değildir; işte bu noktada terapistin rehberliği aileye yol gösterir. Terapi aynı zamanda hastanın duygusal düzenleme becerileri kazanmasına yardımcı olur. Birçok yeme bozukluğu hastası, olumsuz duygularla baş etmek için yeme davranışını kullanır: Anoreksiya hastası kendini güçlü hissetmek için aç kalabilir, bulimia hastası stresini bastırmak için yemek yiyip kusabilir, tıkınırcasına yeme bozukluğu olan biri üzüntüyü unutmak için aşırı yiyebilir. Psikologlar, bu hastalara yemek dışında duygularını düzenlemenin yollarını öğretir. Örneğin, diyalektik davranışçı terapi (DBT) yöntemleri duyguları yoğun yaşayan (örneğin kriz anında kendine zarar verebilen) bulimia hastalarında yarar sağlayabilir MY.CLEVELANDCLINIC.ORG. Mindfulness (bilinçli farkındalık) teknikleri, gevşeme egzersizleri veya duygu günlüğü tutma gibi uygulamalarla, kişinin farkındalığı ve duygusal dayanıklılığı artırılır. Grup terapileri de yeme bozukluğu tedavisinde önemli olabilir. Benzer sorunları yaşayan kişilerin düzenli olarak bir araya gelip deneyimlerini paylaştığı grup terapilerinde, hastalar yalnız olmadıklarını görürler. Grup ortamı, iyileşme yolunda ilerleyen rol modelleri görme fırsatı sunar; örneğin, bir grup üyesinin ilerleme kaydetmesi diğerlerine umut verebilir. Ayrıca grup içinde, birbirine destek olma ve sorumluluk hissetme duyguları gelişir. Bazen hastalar, ailelerine veya arkadaşlarına açamadıkları duyguları grup arkadaşlarına açabilirler, bu da iyileşmeyi kolaylaştırır. Psikolog desteği, nüksleri önleme ve yönetmede de kritiktir. Yeme bozuklukları, özellikle anoreksiya ve bulimia, tekrarlama potansiyeli olan kronik durumlar olabilir. Terapötik süreçte hasta, hastalığının yaşam boyu yönetimini öğrenir. Örneğin, stresli yaşam olaylarının (üniversiteye başlama, ayrılık, hamilelik vb.) eski yeme bozukluğu davranışlarını tetikleyebileceğini bilen bir hasta, böyle dönemlerde tekrar bir psikoloğa başvurma konusunda bilinçlendirilir. Uzun vadede düzenli aralıklarla terapistle “kontrol” görüşmeleri yapmak, belirtiler geri geliyorsa erken fark etmeyi ve hemen önlem almayı sağlar. Ayrıca psikologlar, yeme bozukluğu olan kişilerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik hedefler belirlemelerine yardımcı olur. Örneğin, yıllardır anoreksiya ile mücadele eden bir genç, normal hayatına dönmek, üniversiteye gidebilmek, arkadaşlarıyla sosyal etkinliklere katılabilmek istiyor olabilir ancak hastalığı bunları engelliyordur. Terapist, bu hedefleri hatırlatarak motive edici bir rol oynar ve küçük adımlarla bunlara ulaşmasını sağlayacak bir plan yapar. Her kilo artışı veya her kusmama geçen gün, bu hedeflere yaklaştıran bir başarı olarak ele alınır. Son olarak, psikolog ve terapi desteği, sadece hastaya değil aileye de nefes aldırır. Yeme bozukluğu olan bir çocuğun veya bireyin yakınları, çoğu zaman çaresizlik, suçluluk veya bıkkınlık duygularıyla baş başa kalırlar. Bir uzmanla görüşmek, sorularını sormak, doğru yönlendirmeler almak aile dinamiklerini de iyileştirir. Aile üyeleri, kendi duygularını da daha iyi yönetmeyi öğrenirler. Bilimsel veriler, yeme bozukluğu tedavisinde terapi desteği alan kişilerin daha düşük tekrar oranlarına ve daha iyi fiziksel-psikolojik iyilik hâline sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin, altı ay süreyle BDT gören bulimia hastalarının büyük kısmında atakların belirgin şekilde azaldığı, tedavi görmeyenlere kıyasla daha uzun süreli iyilik hali yaşadıkları görülmüştür. Aynı şekilde, anoreksiya hastalarında aile terapisi eklendiğinde kilo alım hızının arttığı ve hastanede kalış sürelerinin kısaldığı bildirilmiştir. Özetle, yeme bozukluklarında psikolog ve terapi desteği olmadan sürdürülebilir bir iyileşme beklemek zordur. Terapi, hastalığın kökenine inerek düşünce ve duygu dünyasında dönüşüm yaratan; hastaya iç görü kazandıran ve baş etme becerileri veren bir süreçtir. Bu süreç sayesinde birey, yeniden sağlıklı bir ilişki kurmayı öğrenir: Hem gıdalarla, hem bedeniyle, hem de duygularıyla. Sonuçta hedef, kişinin beden sağlığını geri kazanmasının yanı sıra, yemek yemenin yaşamının merkezi olmadığı, duygularını yemekle değil sağlıklı yollarla ifade edebildiği, özgür bir yaşam sürebilmesidir. Psikolojik destek, bu hedefe ulaşmada vazgeçilmez bir rehberdir.